1000₺ Üzeri Alışverişlerinizde Ücretsiz Kargo!
Hesabım
Sepetim
Bu haftaki blog yazımızda vokal kayıtlarınızda kaliteyi üst düzeye taşıyarak kayıtlarınızda daha iyi bir performans elde etmenizi sağlayacak belli başlı önerilerde bulunacağız.
Öncelikle Vokalist kelimesinin anlamını açıklayarak başlayalım. Genel anlam çerçevesine bakacak olursak eğer, enstrümanlarla oluşturulan şarkının üstüne ses ekleyerek kelimelerle şarkıya uygun bir şekilde eşlik eden kişiye vokalist denir. Vokal kayıtlarınızda daha başarılı olmanız için iyi bir mikrofona sahip olmanız gerekmektedir. Bu durum kayıtlarınız açısından daha canlı ve sıcak tonlarda ses elde etmenize olanak sağlayacaktır.
Esas konumuza gelecek olursak eğer, vokal kayıtlarınızda size bahsettiğimiz önerileri doğru bir şekilde uyguladığınız zaman her şeyin çok daha verimli ve kolay olduğunu göreceksiniz. Yalnız unutmamanız gereken en önemli nokta şarkıyı söyleyen kişinin yani vokalistin performansı olacaktır. Temel tekniklere dikkat edip duyguyu iyi bir şekilde yansıtabiliyorsa çok ufak teknik konulara da dikkat edilmesiyle verimin daha da arttığını göreceksiniz.
Oda Akustiği:
Kayıtlarınız sırasında bulunduğunuz ortamın akustik tasarımı en önemli etkenlerin başında gelmektedir. Evinizde ya da stüdyolarda genellikle cardioid yapıda mikrofonlar kullanılmaktadır. Bu mikrofonların en önemli avantajı mikrofonun ön tarafından ses almasıdır. Yani arka tarafından ses almadığı için sokaktan geçen arabanın sesi veya farklı gürültüleri almaz ve böylelikle ses kirliliğine neden olmaz. Daha sonrasında kayıt yapığınız odanın içerisinde en gürültülü yeri tespit edip mümkün olduğunca o noktadan uzaklaşıp en sessiz yerde kayıt almanız oldukça sağlıklı olacaktır. Örnek verecek olursak pencere tarafından aşırı bir ses geliyorsa mikrofonun arka tarafını pencereye çevirerek bu istenmeyen seslerden kurtulabiliriz. Diğer bir şey ise genellikle kayıt yaptığımız sırada ön tarafımızda bulunan izolasyona dikkat ederiz. Aslında doğru olan bu tekniğe ek olarak vokal sırasında sesin çarpmasından dolayı arka tarafımıza sekip tekrar gelmesi sonucunda mikrofonda oluşacak can sıkıcı seslere neden olacaktır. Bunun için her ne kadar ön taraf önemli ise odanın arka tarafı da oldukça önemlidir.
Mikrofon Mesafesi:
Cardioid mikrofonlardan gidecek olursak eğer bu tip mikrofonlarda en önemli unsurlardan biri mikrofon mesafesi olacaktır. Siz ne kadar mikrofona yakın bir şekilde kayıt yaparsanız o derece bas frekanslarda tepkime olacak ve böylece kayıtlarınıza renk katabileceksiniz. Mikrofondan uzaklaştıkça bas frekanslarda tepkime azaldığından dolayı elde ettiğiniz kayıt kötü bir kayıt olmayacaktır fakat istediğiniz sıcak tonları elde edemeyebilirsiniz. Bu yakın mesafe tavsiyesi ile seslendirme gibi işlerde oldukça kaliteli bir kayıt elde edebilirsiniz.
Mikrofon Kablosu:
Son olarak bu noktaya değinecek olursak çoğu kişi mikrofona fazla para verip kablo konusunda biraz ucuza kaçabiliyor. Yapılan bu uygulama verimin düşmesine neden olabilir. Ses kartından mikrofona uzanan kablonun kalitesi sizin alacağınız kayıtlarda dip ses faktörüne neden olabilir, çok düşük olsa bile gecikme yaratabilir ve sıcak tonlarda ses elde edemeyebilirsiniz. Bu faktörler kayıtlarınızı negatif yönde etkileyeceği için aslında mikrofon kadar kablo kalitelisine de özen gösterilerek kablo alınması tavsiyemiz arasında yer almaktadır.
Profesyonel ses dünyasında mimari ve ticari mekânlara odaklanan çözümler söz konusu olduğunda, Bose Professional uzun yıllardır küresel ölçekte referans alınan markalardan biri. Otellerden restoranlara, perakende alanlarından ibadethanelere ve üniversitelere kadar çok çeşitli projede kullanılan Bose Professional sistemleri, özellikle mimariyle uyumlu, tasarımı gözeten ve yüksek performans sunan yapılarıyla öne çıkıyor.
Solid State Logic, yani SSL, 1969’dan beri profesyonel ses dünyasının en ikonik markalarından biri. İngiltere merkezli şirket; büyük format stüdyo miks masaları, sinyal işleyiciler ve bugün artık kişisel stüdyolara kadar inen yaratıcı araçlar üretiyor. Özellikle 4000 ve 9000 serisi analog konsollar, sayısız hit albümün arkasındaki “imza sound”un önemli bir parçası.
60’ların sonu ve 70’lerin başı, rock müziğin sınırlarını zorladığı, deneysel seslerin yükseldiği bir dönemdi. Bu ortamda İngiliz progresif rock grubu Pink Floyd, yalnızca bir müzik grubu olmaktan öteye geçti; atmosfer, sahne, görüntü ve sesin bir bütün hâline gelebileceğini gösterdi. Grup, Syd Barrett’ın ayrılmasından sonra yeni yönelimler benimsedi; özellikle albümleri Meddle ve sonrasında The Dark Side of the Moon, müzik tarihinin mihenk taşlarından oldu. Pink Floyd’un yaratıcı süreci yalnızca enstrümanların ötesine geçerek, sahne sunumundan görselliğe, kayıt tekniğinden sinemaya kadar uzandı.
Cumhuriyet’in kurucu lideri 1930’ların ikinci yarısında, sağlığı giderek zorlaşsa da ülkenin ritmini belirlemeye devam etti. Bugün 10 Kasım’da, kalıplaşmış cümlelere sığınmadan, 1935-1938 arasında nelerin değiştiğini; neleri bitirdiğini, neleri başlattığını ve hangilerinin ömrü yetmediği için yarım kaldığını hatırlayalım.
Cumhuriyet Bayramı, 29 Ekim 1923 tarihinde TBMM’nin Türkiye’nin yönetim biçimini cumhuriyet olarak ilan ettiği ve Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk Cumhurbaşkanı seçildiği tarihi işaret eder. Bu karar, “egemenlik kime aittir?” sorusunu tartışmaya yer bırakmadan millete bağladı. 1925’ten beri 29 Ekim resmî bayramdır; her yıl bir takvim yaprağı değil, ortak bir hafıza tazelenir.
Işıklar kısılır, sahnenin üzerinde ince bir sis dolaşır ve bir an sonra yıllardır görmediğimiz bir efsane karşımızdadır. Alkışlar yükselirken herkes aynı soruyu düşünür: “Bu nasıl mümkün?” Hologram konserler, nostaljiyi güncel teknolojiyle bir araya getirerek tam da bu duyguyu hedefliyor: sahiciye çok yakın bir sahne varlığı, üstüne sinema kalitesinde hikâye anlatımı.
Ses kartı (audio interface), mikrofon/enstrümanlardan gelen analog sinyali dijitale; bilgisayardan çıkan dijital sinyali de analoga çeviren merkez birimdir. Kayıt kalitesini artırır, uygun bağlantıları sağlar ve izleme (monitoring) akışını stabil tutar.
Ruh sağlığı, görünmez yaralarımızın sesi; insan olmanın temel bir parçasıdır. Her yıl 10 Ekim’de kutlanan Dünya Ruh Sağlığı Günü, bu görünmez alanı görünür kılmak, farkındalık yaratmak ve sessiz mücadelelere ışık tutmak için düzenlenir. Zihinsel sağlık, fiziksel sağlık kadar hayati bir unsurdur; çünkü duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı şekillendirir. Ancak çoğu zaman “görünmediği” için ihmal edilir. Bu özel gün, işte tam da o sessizliği kırmak için var.
