Davul, kaydı en çok emek isteyen enstrümanlardan biri. Akustik sette gerçek davul kasnakları, ziller, oda akustiği ve hava hareketi işin içindeyken, elektronik davulda vurduğun pad’ler aslında bir tetik sensörünü çalıştırıyor ve ses, davul modülünden ya da bilgisayardaki sanal enstrümanlardan geliyor. Yani birinde oda ve mikrofon fiziğiyle uğraşıyorsun, diğerinde dijital dünya, gecikme, modül ayarları ve MIDI devreye giriyor. Davulu diğer enstrüman kayıtlarından ayıran şey de bu: Vokal ya da gitar çoğu zaman tek bir kaynak gibi davranırken, davulda aynı anda farklı frekanslara sahip birçok parça, çok hızlı vuruşlar ve yüksek enerjiyle uğraşırsın. Bu yüzden davul kaydı, özellikle ev ortamında, hem müzikal hem teknik açıdan en dikkat isteyen kayıt türlerinden biri sayılır.
Evde işe başlamadan önce “Ne lazım, ne kadarına mecburum, neyi sonra geliştirebilirim?” sorularını düşünmek iyi olur. Akustik davul için temel olarak: Akort edilmiş, gıcırdamayan bir set, bir ses kartı, bir DAW programı ve birkaç mikrofon yeterli olabilir. Kick ve snare için genelde dinamik mikrofonlar tercih edilir; tüm seti ve zilleri topluca görmek için de bir çift overhead condenser yaygın bir çözümdür. Overhead’ler, davulun genel fotoğrafını çektiği için duyduğun davul karakterinin büyük kısmını belirler; yakın mikrofonlar daha çok detay ve kontrol için kullanılır. Elektronik davulda ise tablo değişir: Modülün stereo çıkışını ses kartına verip direkt ses kaydedebilirsin ya da USB/MIDI ile sadece performansı kaydeder, sesi bilgisayardaki davul plug-in’lerine bırakırsın. Burada kritik nokta, çalarken hissettiğin gecikmenin rahatsız etmeyecek seviyede olması; bunun için de ses kartının sürücülerini doğru seçmek ve program içindeki gecikme ayarlarını kendi bilgisayarına göre deneye deneye bulmak gerekir. Her sistemin kaldırabileceği ayar farklı olacağı için bu kısımda en sağlıklı yöntem, birkaç deneme yapıp kendi konfor alanını keşfetmek.
Akustik davulda iyi bir kaydın yarısı, mikrofonu açmadan önce başlıyor. Önce seti çalana göre rahat bir şekilde yerleştirmek, trampet ve tom’ları akort etmek, gereksiz zırıltı yapan vidaları, pedalları ve donanımı kontrol etmek önemli. Gerekirse küçük bant parçaları veya davul için üretilmiş sönümleyicilerle kontrol altına alınabilir. Oda tarafında yapacağın basit dokunuşlar bile çok fark ettirir: Davulun altına ve çevresine kalın bir halı, sert yüzeylerin önüne kalın perde, kitaplık ya da yumuşak yüzeyler koymak yansımaları yumuşatır, odanın “yankılanmasını” engeller. Sonra mikrofon yerleşimi gelir. Kick’te çoğu ev kaydında mikrofon davulun içine, vurma derisine doğru ama çok ortasına değil, hafif kenara yakın yerleştirilir; böylece hem atak hem gövdeyi almak mümkün olur. Snare’de, çok yakın ama hi-hat’e fazla dönük olmayan bir açı seçmek, gereksiz hi-hat sızıntısını azaltır. Overhead’lerde en kritik konu, iki mikrofonun seti dengeli bir açıyla görmesi ve özellikle trampete olan mesafelerinin birbirine yakın olmasıdır; böylece stereo görüntü daha stabil olur, faz problemleri azalır. Kayıt öncesinde birkaç kısa deneme kaydı alıp hepsini birlikte dinlemek, hangi mikrofonun gereğinden fazla baskın olduğunu ya da fazla oda sesi geldiğini anlamak için iyi bir yöntemdir.
Davul kaydını diğer enstrümanlardan daha zor yapan noktalardan biri, mikrofon sızıntısı ve faz ilişkileri. Vokal kaydında genelde tek bir kaynağa odaklanırken, davulda trampet mikrofonunda hi-hat, tom mikrofonunda crash, overhead’lerde tüm seti duyarsın. Sızıntıyı tamamen yok etmeye çalışmak çoğu zaman davulun doğal karakterini öldürüyor; bu yüzden amaç genellikle “yönetilebilir” bir seviyeye indirmek. Mikrofon açılarını biraz değiştirmek, hi-hat’i trampetten uzaklaştırmak, ride zilini tomlardan uygun bir mesafeye almak gibi küçük yerleşim değişiklikleri bile kayıtta büyük fark yaratabilir. Miks aşamasında da sert kapılar yerine, daha yumuşak geçişli gate’ler, hafif EQ ve ihtiyaca göre kompresyon kullanılarak hem sızıntı kontrol altına alınır, hem de davulun nefes alması sağlanır. Davul, doğası gereği geniş tepe noktalarına sahip olduğu için, ses kartındaki giriş seviyesini gitar veya vokale göre biraz daha temkinli bırakmak da önemli; kayıtta kırmızıya girmek yerine, sağlam bir pay bırakmak her zaman daha güvenlidir.
Elektronik davulda fiziksel mikrofon ve oda sorunları azalırken, başka bir hassasiyet ortaya çıkar: performansla duyduğun sesin uyumu. Eğer sadece modülün kendi seslerini kullanacaksan en risksiz yöntem, kulaklığı modüle takıp çalmak ve modülden çıkan stereo sesi ses kartına göndererek kaydetmektir. Böylece neredeyse gecikmesiz bir hisle çalarken, bilgisayara da temiz bir kayıt gidebilir. Bilgisayardaki sanal davul enstrümanlarını kullanmak istiyorsan, bu kez odak noktası modül-ses kartı-DAW üçgeni olur. Buffer, örnekleme ve sürücü ayarlarını tek tek deneyip kendin için en rahat, takılma yapmayan, hissedilir gecikme oluşturmayan kombinasyonu bulmak gerekir. Güzel bir yöntem, aynı anda hem modülün stereo sesini hem de MIDI verisini kaydetmek: Böylece o anki hissi ve dinamiği kaybetmezsin ama daha sonra istersen farklı davul setleri, oda simülasyonları ve mix yaklaşımı deneyebilirsin. Özellikle ev kayıtlarında, ilk aldığın davul sound’unun parçanın geri kalanıyla uyuşmadığını fark edersen bu esneklik çok işe yarar.
Genellikle gözden kaçan ama davul kaydını gerçekten toparlayan birkaç küçük detay daha var. Birincisi, davulcunun kulaklıktan duyduğu “cue mix”. Click’in seviyesi, davulun ve müziğin dengesi, davulcunun çalarken kendini rahat duyması performansı doğrudan etkiliyor. Kayıttan önce kısa bir süre sadece kulaklık miksine odaklanmak, click’i ve müziği çalan kişiye göre ayarlamak; sonrasında gelecek saatlerce kayıt sürecini çok daha konforlu hâle getirir. İkincisi, odadaki gevşek camlı dolap kapakları, metal ayaklı lambalar, kalorifer petekleri gibi titreşebilen nesneler. Davul çalarken özellikle zillere vurup odada gezinen bir kulakla dinlemek, beklenmedik rezonansları daha en başta yakalamanı sağlar; ses çıkaran objeleri sabitlemek, söndürmek ya da odadan çıkarmak çoğu karışıklığı engeller. Mikrofon sayısı konusunda da “ne kadar çok, o kadar iyi” düşüncesi her zaman doğru değil. Az ama iyi yerleştirilmiş birkaç mikrofon, fazı oturmamış ve birbirine karışan çok sayıda mikrofondan daha tok ve net duyulabilir. Bu yüzden yıllardır kullanılan bazı klasik teknikler, sınırlı sayıda mikrofonla bütün seti dengeli şekilde yakalamayı hedefler; ev ortamında da bu yaklaşımlardan ilham almak mantıklı olur.
Sonuç olarak evde davul kaydetmek, ekipman listesinden çok, yaklaşım ve dikkat meselesi. Akustik sette oda, davulun hazırlanışı ve mikrofon yerleşimi; elektronik sette ise gecikme, modül ve DAW ayarları en çok özen isteyen başlıklar. Temel ekipmanı mantıklı seçip, kayıt öncesinde davulu ve odayı hazırlayıp, birkaç test kaydıyla sorunları yakalarsan; evde alınan bir davul kaydı da miks içinde profesyonel, vurucu ve kontrollü duyulabilir. Buradan sonrası, çalan kişinin zaman duygusu ve senin detay yakalama sabrına kalıyor.