Müzik tarihinin en unutulmaz kayıtlarını düşündüğümüzde çoğu zaman sanatçıların sesine, bestelerine ya da sahnedeki enerjilerine odaklanırız. Oysa bu seslerin dünyaya ulaşmasında mikrofonların rolü büyüktür. Bazı mikrofonlar öyle ikonik hale gelmiştir ki, adları neredeyse şarkılarla birlikte anılır. İşte müzik tarihine damgasını vurmuş ve yıllar geçse de efsaneleşmiş kayıtlarda kullanılan mikrofonlardan bazıları.
Ses mühendisliği; duyguyu, mekânı ve zamanı sese çeviren görünmez bir mimarlık. Müzik kaydından canlı konsere, filmden tiyatroya kadar her yerde sesin “anlamlı” ve “kontrollü” duyulmasını sağlar. İşin özü; doğru kaydetmek, doğru duymak ve doğru karar vermektir. Kulağını eğiten herkes bu yola girebilir: konservatuvar ya da müzik teknolojileri bölümü bir avantajdır ama şart değildir. Stüdyolarda asistanlık, sahnede teknisyenlik, evde kurulan küçük bir çalışma alanı, çevrimiçi kurslar ve bolca pratik—mesleğin gerçek okuludur.
Gator Frameworks, Gator Co.’nun (eski adıyla Gator Cases) bir markası olarak 2013 yılında lanse edildi. Gator Co., müzik aletleri ve aksesuarları sektöründe koruyucu çantalar, çantalar, taşıma çözümleri ve sert (hard) çantalar üretmek üzere Tampa, Florida’da Jerry Freed ve kızı Crystal Morris tarafından 2000 yılında kurulmuştur.
Müzik tarihine yön veren pek çok sanatçı, ardında bitmemiş albümler, gizli kayıtlar ve yarım kalmış projeler bıraktı. Kimi zamansız ölümüyle, kimi plak şirketi baskılarıyla, kimi de kişisel sebeplerle bu eserleri gün yüzüne çıkaramadı. İşte 1950’lerden günümüze kadar uzanan en çarpıcı “kayıp albümler”in hikâyeleri…
Empire of the Sun, Avustralyalı müzisyenler Luke Steele ve Nick Littlemore tarafından kurulan bir elektronik müzik projesi. 2008’de yayımladıkları ilk albüm Walking on a Dream, müzik sahnesine güçlü bir giriş yaptı. Sadece şarkılarıyla değil, sahne şovları, teatral kostümleri ve sıra dışı görsel dünyalarıyla da fark yarattılar. Empire of the Sun, kendilerini yalnızca bir grup olarak değil; müzik, görsel sanat ve performansı bir araya getiren bütünsel bir sanat projesi olarak tanımlıyor.
sescibaba.com, 4 ülkede faaliyet gösteren Asimetrik Grup bünyesinde 2019 yılında hayata geçti. Bugün Sescibaba olarak altıncı yaşımızı kutlarken, kısa sürede Türkiye’de müzik ekipmanları alanında güvenilir bir marka haline gelmenin gururunu yaşıyoruz.
Minimalist müzik, en temel tanımıyla “az daha çoktur” felsefesini değil, sade ama etkili müzik tasarımını savunur. Notalar yerine tekrar, ritim ve tınıya odaklanılır. Bazı besteciler yalnızca tek bir notayı kullanarak bile derin duygular ve yapılar oluşturabilirler. Bu yaklaşım, dinleyicinin algısını ritime, tona ve nefese yönlendirmek içindir. Dinamik, süre ve armoni gibi faktörler, melodiden daha öne çıkarak tek notanın bile güçlü bir ifade aracı haline gelmesini sağlar.
Kapadokya’nın binlerce yıllık taş dokusunun üzerinde, balonlarla süslü büyülü gökyüzünün altında, elektronik müzik dünyasının önde gelen isimleriyle buluşmaya hazır olun. Bu yıl Sesçibaba olarak sponsoru olduğumuz Voice of Asterion 29–30 Ağustos tarihlerinde, Ürgüp’ün tarihi Yunak Evleri Cave Hotel’inde gerçekleşecek. Gündüz balon turundan, gece derin ritimlere kadar sizi unutulmaz bir deneyime davet ediyoruz.
Şarkı söylemek, insanlık tarihinin en eski ifade biçimlerinden biridir. Mağara duvarlarındaki ritmik işaretlerden günümüzün dijital müzik platformlarına uzanan bu yolculuk, sesin duygularımızı dönüştürme gücünü kanıtlar. Peki, biz neden şarkı söyler veya mırıldanırız? Bu soruya yanıt ararken psikoloji, nörobilim ve kültürel antropoloji alanlarındaki araştırmalar, şarkı söylemenin hem zihinsel hem de fiziksel faydalarını gözler önüne seriyor.
Amar Gopal Bose, 1964’te Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) ses dalgalarının insan algısına etkisini araştırmak amacıyla Bose Corporation’u kurdu. İlk ofisi, Massachusetts’in Natick kasabasındaki küçük bir endüstri parkındaydı; başlangıçta sadece iki tam zamanlı mühendisle faaliyet gösteriyordu